22 Temmuz 2014 Salı

En Son Ne Okudum 4: Canan Tan - Piraye


Kitabın Orjinal İsmi: Piraye
Yazarı: Canan TAN 

Basım Yılı: 2003
Sayfa Sayısı: 432
Yayınevi: Altın Kitaplar
Dili: Türkçe
Türü: Aşk, Romantik, Duygusal, Dram
Tanıtım:


Okudukça, dizelerin anısına dalıp kendimden geçtikçe, tehlikeli bir biçimde özdeşleşiyordum Piraye'yle.
Tiyatro sahnemde, bundan sonraki rolüm belliydi artık. Nâzım Hikmet'in Piraye'si rolünü oynamak...
Peki bana eşlik edecek oyuncu kim olacaktı?
Bunu düşünmek bile anlamsızdı; karşımda Sazım vardı ya...
Şiir Yüzlü Piraye... kendi yazdığı senaryolarda yaşıyor.
... Kim olursa olsun; evleneceğim insan, benim varlığımı yok sayarak bir başkasıyla beraberlik yaşayacak ve ben buna seryirci kalacağım ha...
Yazgıymış! İnanmıyorum yazgıya falan... Onu yaratan da, şekillendiren de bizleriz. Benim yazgım kendi çizeceğim yoldur! O yolda beraber yürümeyi kabullendiğim insanı da kimseyle paylaşamam ben...
Yazgıya bile kafa tutacak kadar yürekli... Özgürlüğe âşık!
Ancak, başkaları tarafından yerinden oynatılan kilometre taşlarının, gene başkalarınca gelişigüzel dizilmesiyle önüne serilen yolda yürümeye mecbur bırakılınca... İşler değişiyor.
... Hiç hayıflanma, o şiirsellikten uzak düştün diye. Gözlerini aç ve o günlerde göremediğin gerçeği gör artık...
Nâzım da o sevda yüklü dizelerini eliyle bir kenara itip, daha sıcak bulduğu kollara koşmamış mıydı?
Haşim'in yaptığı, onunkinden çok mu farklı?
... Kendince tanrılaştırdığın, tapınmaktan gurur duyduğun putların, gerçekte basit birer taş parçası olduğunu ne zaman kavrayacaksın?
Ama. gönlün gerilerde bir noktaya takılı kaldıysa eğer, sevinebileceğin bir gerçeklik duruyor orada.
İşte şimdi, Nâzım'm kızıl saçlı Piraye 'siyle tam olarak özdeşleştin.
Kutlu olsun.
Fırtına gibi bir yaşam öyküsünün başoyuncusu oluveriyor Piraye...


Piraye'yi ilk lise yıllarımda okumuştum.
O zamanlar 'Asmalı Konak' diye bir dizi vardı, tüm Türkiye'yi ekran başına kilitleyen. Hatırlıyorum da, birçok insan dışarıya bile çıkmazdı bu diziyi seyretmek için.
Okurken o günlere gittim geldim. Canan TAN'ın kalemi çok akıcı, hangi ara bu kadar ilerlemişim diye düşündürüyor bazen. Kültürler arasında yolculuk yapıyorsunuz.
Canan TAN'ın Piraye adlı kitabının kalbimde V.İ.P bir yeri de yok değildir. Canan TAN'ı ilk Piraye ile tanımıştım. Ardından Yüreğim Seni Çok Sevdi,
 En Son Yürekler Ölür, İz ve Eroinle Dans'ı da bir solukta okumuştum.
Kitabı tekrar okuduğumda tekrar tekrar sevdim, ve fark ettim ki, insanın zamanla duygu ve düşünceleri çok fazla değişime uğruyor.
Altı çizili cümleleri birkaç kez okumama rağmen bir çoğunu farklı kalemle farklı noktalarda çizdim.
Kitap puanım 5/4

- Okumayanlar İçin Spoiler İçerebilir -

Piraye ve ailesi İstanbul'lu, babası diş hekimi ve Piraye'de İstanbul Diş Hekimliği fakültesini kazanmıştır.
Piraye'ye ismini babası vermiştir, babası bir Nazım Hikmet hayranıdır ve Nazım'ın eşinin adı Hatice Piraye'dir. Bu yüzden bir kızına Hatice diğerine ise Piraye adını vermiştir.
-Kitapta Nazım'ın diğer kadınlarından hiç bahsedilmemiş olması ilgiden kaçmadı her neyse...- Piraye önceleri Akif ile duygusal yakınlık kursada -ki bence Akif ile çok daha iyi anlaşabilir ve mutlu olabilirdi- ailesi bu duruma pek sıcak bakmadığından dolayı şiirleşmelerine son verdiler.
Ailesinin bu duruma onay vermemesinin altında ablasının durumunun etkisi elbette büyüktür. Genç yaşta mutsuz bir evlilik bonus olarak da iki çocuk...
Arkadaşı Esin ile konuşurken, Haşim'den bahsederler Piraye o zamanlarda ciddi anlamda tiye aldığı Haşim Bey'den (Haşim Beyle aynı noktada buluşup, bambaşka bir dünyaya adım atmak için; yalnızca,
önümüzdeki iki yıllık zaman engelini aşmamız gerektiğini nereden bilebilirim ki?) şeklinde bahseder.
Haşim Diyarbakırlı bir ağadır. Aslına bakarsak Piraye'nin ailesi Akif'i Piraye ile taban tabana zıt olduğu için reddederken, Haşim'i nasıl kabullendiler ben işin içinden çıkabilmiş değilim?
Haşim ile Piraye evlenirler fakat, Piraye orada beklediği mutluluğu bulabilir mi orası biraz muamma... Piraye'nin bu evlilikten Dicle adında bir kızı olur. Haşim'in ailesi bu olaya da pek sıcak bakmazlar.
Piraye acı üzerine acı yaşarken Diyarbakır'a gittiğinde onu asıl şok orada beklemektedir. Piraye hali ile bu durumu kaldıramaz -durum hakkında spoiler vermeyeceğim- Spoiler vermiyeyim derken çok fazla atlıyorum ama, gerçekten okunması gereken bir kitap.
Piraye çeşitli sebeplerden İstanbul'a döner ve yolları Haşim Ağa ile ayrılır, fakat Piraye hamiledir ve erkek bebek beklemektedir. Haşim Ağa adını Haşim koymasını istese de Piraye olaya pek sıcak bakmaz. Kızgın ve kırgındır. Fakat... O son olaydan sonra, Piraye pişman olur ve oldukça üzülür. Haşim'in kendisinden son isteğini yerine getirir ve oğluna Haşim adını verir.



Sevdiğim alıntılardan bazıları:


"...uzak bir şehir ve şarkı vardı ...şarkı nihaventti."

...Kızıl saçılıymış Piraye.
Kendimi, keşke ben de kızıl saçlı olsaydım, diye hayıflanırken yakaladım kaç kez...
Okudukça, dizelerin arasına dalıp kendimden geçtikçe, tehlikeli bir biçimde özdeşleşiyordum Piraye'yle.
Tiyatro sahnemde, bundan sonraki rolüm belliydi artık. Nazım Hikmet'in Piraye'si rolünü oynamak...
Peki bana eşlik edecek oyuncu kim olacaktı?
Bunu düşünmek bile anlamsızdı; karşımda Nazım vardı ya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder