Kitabın
İsmi: Kırmızı Kahverengi Defter
Yazarı:
Nilgün Marmara
Yayına
Hazırlayan: Gülseli İnal
Basım
Yılı: 1994 | 2. Basım
Sayfa
Sayısı: 119
Yayınevi:
Telos Yayıncılık
Dili:
Türkçe
Türü:
Günlük, Anı
Tanıtım:
Evet,
kimi günlüklerin, mektupların yayını, "netameli" bir iştir.
Tecrübeyle sabit. Gülseli'nin de belirttiği gibi, "yığınla
spekülasyon/eleştiri" bizi hiç şaşırtmayacak. Bunlar dile getirildikçe,
açıktan tartışıldıkça, kuşkusuz, bizim de söyleyeceklerimiz olacak.
Şimdilik,
açıklamamız okurlara: Nilgün Marmara'nın günlüklerinde yer alan, okuduğu
kitaplardan yaptığı alıntılar ve mektup taslakları dışında, her satır, her
harf, elinizdeki kitaptadır. Üzerlerinde, düzeltme dahil, en küçük bir
redaksiyon müdahalesi yapılmamış; defterlerde nasıl yazılmışsa, -günlükler,
insanların "çalakalem" iç dökmeleridir, yayına hazırlanan metinler
değil. Doğal olarak, harf hataları, tümce düşüklükleri görülebilir.
Kitaplaştırırken, bunları olduğu gibi bırakmayı yeğledik (Joh Ellis, İngeborg
Bachmann... gibi)- yani, bir okur, defterlerin yaprağını çevirdikçe neler
görecekse, o şekilde aktarılmıştır.
Acaba?
Defterler,
ilgilenenlerin tetkikine açıktır.
(Yayınlayanın
Notu'ndan)
Uzun bir
süre izini sürdüğüm, uzun uzadıya aradığım bir kitaptı Kırmızı Kahverengi
Defter. Özellikle Sylvia PLATH hayranlığımın iyice artması ile peşine düşmüştüm.
Önce Plath’a ulaştım sonra Marmara’ya. Nilgün Marmara derin bir Plath
hayranıymış. Öncelikle bunu belirtmek isterim. Kitabı okurken Marmaya’ya
oldukça yakın hissettim kendimi, tanıyormuş gibi. Daha önce sohbet etmiş gibi.
Ve onun hayatının ucundan kıyısından bir yerlerden geçmek beni çok
onurlandırdı. Bunca zamandır bu kitabı okumamış olduğum için kızdım kendime.
Tabii ki öncelikle yayınlanmasına son verilmesine kızdım. Yine bir gün sahaflar
arasında gezerken sonunda buldum kitabımı. Aldığım gün okudum ve bitirdim.
Harikaydı. İnsanda suçluluk duygusu uyandırıyordu bence. Sanki gizli gizli bir
arkadaşınızın günlüğünü okumak gibi. Özeline dokunmak gibi… Hayatta olsaydı
acaba yayınlanmasına izin verir miydi diye düşünmeden edemiyor insan. Gülseli
Hanım iki tane defter taramış bu kitabı derlemek için birisi kırmızı, birisi
kahverengi olan Nilgün Marmara’nın ellerinin değdiği iki nadir defter… Günlük tutulan
defterlerin aslında şiir, mektup taslakları, okunan kitaplardan notlar,
çeviriler, fragmanlar varmış. Nilgün Marmara yalnızca birkaç kez tarih not
düşmüş. Bir çoğunu Gülseli İnal düzenlemiş. İnal, Nilgün’ce not özelliği
taşıyanları özenle seçmiş ve bize sunmuş. Ben kitabı okurken çok sevdim.
Dilerim okumak isteyenler için kitap yeniden basıma girer ve herkes okuyabilir. Benim kitaba puanım 5/5
Sevdiğim
alıntılardan bazıları:
‘ Herkes
evinin önündeki çölü süpürmelidir, içerideki çölü dışarıdan sızmış olarak
görüyorsa, beklesin, ağır ağır aksın kum tanecikleri, biriksin ve dışarının
çölüne bitişsin, o zaman herkes yine evinin önündeki çölü süpürmeyi
sürdürebilir.
‘ Ölüm,
yaşayabilmek için sonsuzca kaçtığımız, ama sözcükleri yaşatabilmek için kucak
açtığımız...
‘ Kentlerin
havaalanlarından çok düş alanlarına gereksinimi var. Yeni düş alanları
yapılmalı, onlar restore edilmeli ta da tümden yok edilmeli.
‘ Hayatın
neresinden dönülse kârdır!'
‘ Bir tek
güneşten utandım hayatımda (Yalnızca)
‘ Bal
rengi acı dokumuzdan sızan sonsuz.
‘ Şiir,
ölüm ve yaşam dolayısıyla, Şimdi ve daima açıktır' E.A.
‘ Üzerimden
trenler, kamyonlar tırlar ve tüm araçlar geçiyor sana doğru yürürken bu sonsuz
evcilik oyununda.
‘ Yıllarca
ölüme yürüdük
Sağlam bir su üzerinde.
Sağlam bir su üzerinde.
‘ İnsan
güneşle arasına bir kitap koymalıdır.
“ Ölürken
kahkahamı ona bırakacağım,
“ Kış
uykusundaki melek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder